Kayıtlar

Ocak, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mutlu Seneler (12)

“Mutlu Seneler (10)” yazısında Osmanlı Devleti’nin Hicrî yıldan 11 gün uzun, Miladî (Gregoryen) yıla eşit bir takvim yılı tasarladığını, yılbaşısı Mart ayı olan ve Miladî (Gregoryen) takvimi 13 gün geriden takip eden bir takvimi 1840’tan itibaren kullanmaya başladıklarını yazmıştık. “Hasta Adam”ın bir yandan hastalığının ağırlaştığı, bir yandan da tedavi yollarının durmaksızın arandığı bir asırdır 19. asır… Değişerek başat Batı medeniyetine benzeme sürecimizin en keskin hamlelerinin yapıldığı asır… Yukarıdan aşağıya doğru inen Osmanlı modernleşmesi… Mağlup ve kararlı adımla Batı’ya doğru ilerlediğimiz asır. Yeni takvimin kullanılmaya başlandığı 1840 senesinden hemen evvel, 1838’de Balta Limanı Anlaşması’nın imzalandığını; 1839’da ise Tanzimat-ı Hayriye’nin ilan edildiğini hatırlatalım bu vesileyle... ***   Osmanlı Devleti’nin Hicrî Kamerî takvim ile Rûmî Takvim arasındaki uyumsuzluğu gidermek için “sıvış senesi” uygulamasına gidildiğini belirtmiştik. Ancak Batı’da kullanılan

Mutlu Seneler (11)

Papalık yeni takvimi (Gregoryen takvimi) 24 Şubat 1582 tarihinde bir genelgeyle Katolik dünyasına duyurur. Katolik ülkeler, İtalya, İspanya, Polonya, Portekiz, Fransa ve Lüksemburg yeni takvimi kullanmaya başlar derhal. Belçika, İsviçre, Hollanda ve Almanya’daki Katolik nüfus bu ülkeleri takip eder. Katolik kilisesiyle mücadele halindeki Protestanlar bulunan bu Katolik çözümü içlerine sindiremez. Johannes Kepler “ Protestanlar Papa’ya uymaktansa Güneş’e uymayı tercih eder ” der. Ancak Protestan devletler yeni takvime iki asır kadar direnebilir. Sırasıyla Hollanda, Danimarka, İsviçre ve Almanya’nın tamamı Papa XIII. Gregorius’un takvimini kullanmayı kabul eder. 1752 senesinde bu ülkelerin en muhafazakâr olanlarından biri, İngiltere (ve tabii ki sömürgeleri), takvimden 11 gün atar. 2 Eylül 1752, Çarşamba gününden, 14 Eylül 1752 Perşembe gününe geçilir. İsveç 1753’te yeni takvimi kabul eder. *** 1789 Fransız İhtilâli de takvime el atmayı dener. Fabre d’Eglantine “ Kralın biz

Mutlu Seneler (10)

Resim
Türkler Anadolu’ya İran’da kullanılan takvimlerle gelir. Bir yandan bütün İslâm devletleri gibi dinî ve sosyal hayatı tertip eden Hicrî Kamerî Takvim, bir yandan da gökbilimciler tarafından kullanılan Celalî takvimi kullanılagelir. Hicrî Kamerî takvim senesi ile mevsimlerin uyumsuzluk içinde olması büyük bir sorundur. Toplum düzeni, askerî düzen, iktisadî düzenin toprak hasadı ile doğrudan ilişkisi vardır. 1677 senesi Sultan IV. Mehmed’in saltanatına, Köprülüler’in devrine denk gelir. Başdefterdar Hasan Paşa, takvimden her 33 senede bir sene atılarak oluşturulacak yeni bir takvim kullanımını tavsiye eder. Bu teklifin mevcut uyumsuzlukları gidereceğine kâni olunur, Miladî (Gregoryen) 1678 senesinde sadece malî hayatta kullanılmak üzere Julyen takvimin (Roma takviminin) kullanılmasına karar verilir. İran üzerinden İslam ile tanışan, İran medeniyetinden adamakıllı etkilenen Osmanlılar, tevasür ettikleri Roma medeniyetinin takvimini, Julyen takvimi kullanacaktır. Bu takvime Roma

Mutlu Seneler (9)

Resim
11. asra varıldığında Türklerin, İran coğrafyasında da yoğun bir şekilde yaşamaya başladığı görülür. Göçebe Türkler giderek yerleşik hâle gelmekte, kadim İran ve İslam medeniyetlerinden giderek daha fazla etkilenmektedirler. En verimli kombinasyonlar Türk Sultan ve İranlı vezirler ile sağlanmaktadır. İran’ın kadîm gelenekleri ve İslam’ın baskın duruşu İran coğrafyasında ilginç durumlar ortaya çıkarır. Hele bir de bölgeye Türkler gelince… İran’ın kullandığı şemsî takvim de bundan payını alır. Yerleşik bir şemsî takvim geleneği ve toplumsal hayatı düzenleyen Hicrî kamerî takvimin biçimlendiriciliği arasında kalır İran coğrafyasında yaşayanlar. 1073 senesine gelindiğinde Büyük Selçuklu Sultanı Celaleddin Melikşah gök bilimcilerden oluşan bir komite kurulmasını ve kullanılan takvimin devletin ve toplumun ihtiyaçlarına göre ıslah edilmesini talep eder. Aralarında Ömer Hayyam’ın da bulunduğu komite üyeleri 1079 senesinde rasathânenin bulunduğu İsfahan şehrinde bir araya gelerek C

Mutlu Seneler (8)

Resim
Oğuz Türklerinin İran’a varışından evvel, 8. asrın başlarında Müslüman Araplar İran coğrafyasına ulaşır. Hicrî takvimi de beraberlerinde getirirler. Malûm, Hicrî takvim, Hz.Muhammed (SAV) ’in 15 Temmuz 622’de Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç kabul eder ve Ay’ın Dünya etrafındaki hareketlerini esas alır. Hicretin 17. senesinde, Hz.Ömer’in halifeliği devrinde, Hicret senesi takvimin başlangıcı, Muharrem ayı ise senenin ilk ayı olarak kabul edilir. Hicrî Kamerî Takvim’de bir sene 12 aydan oluşur: Kamerî ayların her biri yaklaşık olarak 29.5 gün uzunluğundadır. Bir kamerî sene ise 354 gün sürer. Bir kamerî senede 29 ve 30 gün çeken altışar ay bulunur. Hangi ayın kaç gün süreceği ayın hareketlerine bağlı olarak belirlenir. Öte yandan bir kamerî ay aslında 29.5 günden 44 dakika 3 saniye daha uzun sürer. Böylece 354 günlük teorik kamerî sene, ayın hareketlerine göre (44 dakika 3 saniye)*12 = 8 saat 48 dakika 36 saniye geri kalır. Bu sapma 30 sene sonunda 11 gün 18 daki

Mutlu Seneler (7)

Resim
Türklerin Batıya büyük yürüyüşlerinin mühim bölümü İran üzerinden olur. Türkler, İran coğrafyasında yaşanlarla giderek artan bir etkileşime girer, giderek yerleşik hâle gelirken, kullanılan takvim de bu muazzam etkileşimden nasibini alır. Başlangıçta Babil kökenli kamerî takvimin kullanıldığı İran coğrafyasında, Aşamenid İmparatorluğu devrinde Zerdüşt kosmolojiye uygun olarak her biri 30 günlük 12 aydan oluşan yeni, ortak bir şemsî takvim kullanılmaya başlanır. 5 günlük fazlalığın sekizinci aya ilave edildiği, Nevruz’un (20 Mart) yılbaşı olduğu, artık yıl uygulaması olmadığı için 120 senede bir ayarlama yapılma ihtiyacı duyulan,  ayın her gününe Zerdüştlükle ilişkili bir ismin verildiği bir takvim kullanılır İran coğrafyasında…  

Mutlu Seneler (6)

Ya biz? Dünyada bizim yaşadığımız coğrafyalarda hangi takvimler kullanılagelmiş? Yaşadığımız coğrafya sürekliliği olan, başat Çin medeniyetinin tesiri altındadır. Sümer rahiplerinin MÖ 3500’lerde kullanıp tarih devirlerini açtığı yazının, MÖ.3000’lerde Çinliler tarafından da kullanılmaya başlandığı biliniyor. Çin kaynaklarında “Türük” diye anılan atalar, Orta Asya’da göçebe ve savaşçı boylar halinde yaşamakta, kâh yerleşik Çin şehirlerine, kâh Hazar’ın kuzeyinden Roma sınırlarına, kâh Maveraünnehir’in mümbit topraklarına varlıklarıyla tesir etmektedirler. Yerleşik Çin medeniyeti MÖ 3500’lerde mürekkebi, MS 1. yüzyılda kâğıdı, MS 593’te ise matbaayı icâd ederek kullanmaya başlarken, Türüklerin ilk yazılı kayıtları MS. 730 - 735 senelerinde yazılan Bilge Kağan ve Kül Tigin Kitabeleri olacaktır. Bu tarih Ahameniş İmparatoru Darius adına Kermanşah’ta dikilen Behistun Kitabeleri’nden yaklaşık 1.200 sene kadar sonraya denk gelir. Göçebe Türkler doğal olarak yerleşik Çin medeniy